Okuma Yazma Bilmeyenlerin İmzasının Geçerliliği
- Furkan Tunca

- 2 Eyl 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 17 Eki 2024
Hukukumuzda sözleşme yapma ehliyeti, bireylerin hak ve fiil ehliyetlerine sahip olmalarına dayanır. Hak ehliyeti, kişilerin hukuki hak ve borçlar edinebilme yeteneği iken, fiil ehliyeti ise bu hak ve borçları bizzat kullanabilme ve hukuki işlemler yapabilme kapasitesini ifade eder. Bu bağlamda, sözleşme yapma ehliyeti, hukuki işlem yapma iradesini açıkça ortaya koyabilen bireyler için geçerli kabul edilir. Okuma yazma bilmeyen kişilerin sözleşmeye taraf olma ehliyeti, bu kişilerin iradelerinin sözleşmeye doğru ve eksiksiz bir şekilde yansıyıp yansımadığı konusunda belirsizlik oluşturmaktadır. Bu açıdan okur yazar olmayanların iradelerinin sözleşmeye ne şekilde sirayet ettiğinin tespiti hakimin davayı aydınlatma ödevi olduğu söylenebilir.
Yargıtay’ın güncel içtihatlarına göre, imzanın şekline değil, iradenin oluşumuna önem verildiği içtihadi birleştirme kararlarına da yansımıştır. Bu bağlamda, bir sözleşmenin geçerliliği, imzanın biçimsel doğru olup olmadığından ziyade, tarafların gerçek iradesine uygun olarak oluşturulup oluşturulmadığına bağlıdır. Yine de usulüne uygun atılmayan imzanın HMK. 206 hükmüne istinaden kesin delil seviyesinde olmadığı da aşikardır. Okuma yazma bilmeyen kişilerin sözleşmeye taraf olma ehliyeti ve bu kişilerin iradelerinin sözleşmeye doğru ve eksiksiz bir şekilde yansıyıp yansımadığı konusunda belirsizlikler henüz giderilebilmiş değildir.
Hukuk güvenliğinin en temel fonksiyonu hukuki belirsizlikleri gidermek ve bireylere hukuksal güvence sağlamaktır. Aynı şekilde okur yazar olmayanların korunmaya muhtaç bir grup olduğu da rahatlıkla ifade edebiliriz. Bu bağlamda kanun koyucu hem okur yazar olmayanlara hem de diğer muhataplara bazı güvenceler sağlamıştır.
Örneğin, Tapu Sicili Tüzüğü’nün 24.maddesinde okur yazar olmayanlar tapu işlemlerini ancak iki tanık huzurunda parmak izi basarak gerçekleştirebileceği düzenlenmiştir aynı şekilde Noterlik Kanunun 87.maddesinde “İlgili okuma ve yazma imkanına sahip değilse, hazır bulundurulacak iki tanık huzurunda maksadını notere beyan eder.” Şeklinde düzenleme yapılmıştır. Yine aynı şekilde okur yazar olmayanların yapacağı işlemlerin, memur tarafından anlaşılır şekilde okunmasının-izah edilmesinin de şart koşmuştur . Böylece, kişinin iradesinin tam olarak yansıtılması ve sözleşmenin geçerliliği resmi bir kurum önünde tescili sağlanmış olur.
İzah edildiği üzere, okur yazar olmayanların imza atabilmesi, sözleşmeye katılabilmesi hukuk güvenliği ilkesinin bir parçası olduğu ve bireylerin tutarlı, adil ve öngörülebilir işlemler yapmasının sağlanmış olur. Bu yazıda, okuma yazma bilmeyenlerin imzasının geçerlilik koşullarını yerine getirip getirmediği özellikle adi yazılı sözleşmeler açısından ispat sorununa Yargıtay’ın ne gibi çözümler getirdiği incelenecektir.

